Anadolu Selçuklu medreseleri, ilmî hayatın en önemli merkezleri arasında yer almıştır. Bu medreseler, sadece İslam bilimlerini değil, matematik, astronomi ve tıp gibi pozitif bilimleri de öğretmiştir. Anadolu Selçuklu medreseleri, hem eğitim sistemi hem de mimarisiyle İslam dünyasında öncü bir rol üstlenmiştir. Medreselerdeki bu kapsamlı eğitim, Selçuklu toplumunun entelektüel ve kültürel gelişimini sağlamıştır.

Anadolu Selçuklu Medreseleri: İlmî Hayat ve Eğitim Sistemi

Anadolu’da Kültürel ve İlmî Hayat

Tarihsel Arka Plan

Anadolu, tarih boyunca birçok medeniyetin kesişim noktası olmuştur. Bu coğrafya, hem Doğu hem de Batı kültürlerinin etkisinde kalarak benzersiz bir kültürel zenginlik yaratmıştır. Malazgirt Zaferi (1071) ile birlikte, Selçuklu Türkleri Anadolu’yu yurt edinmiş ve İslam medeniyetini bu topraklara taşımıştır. Selçuklu dönemi, Anadolu’da ilmî ve kültürel hayatın yeniden şekillendiği bir dönemdir.

Bu dönemde, İslam dünyasının bilim, sanat ve düşünce birikimi Anadolu’ya taşınmıştır. Bu süreçte bilim insanları, sanatçılar ve düşünürler, Selçuklu hükümdarlarının himayesinde önemli eserler vermiştir. Anadolu’nun şehirleri, bu dönemde eğitim ve bilim merkezleri haline gelmiştir. Özellikle Konya, Kayseri ve Sivas gibi şehirler, bu gelişimde başrol oynamıştır.

İlmî ve Kültürel Hayatın Temelleri

Anadolu’nun kültürel ve ilmî hayatı, çeşitli etkilerin bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Orta Asya’dan gelen Türk kültürü, İran ve Arap dünyasından alınan İslam kültürü ile harmanlanmıştır. Bu sentez, Anadolu’da benzersiz bir medeniyet oluşturmuştur. Medreseler, bu yeni medeniyetin düşünsel temellerini atan kurumlar olmuştur.

Anadolu, sadece bilimsel çalışmalar için değil, aynı zamanda tasavvufi düşüncenin yayılması için de uygun bir zemin oluşturmuştur. Mevlana Celaleddin-i Rumi ve Yunus Emre gibi isimler, Anadolu’nun bu özelliklerini kullanarak halkı aydınlatmıştır. Bu süreçte, sufi öğretiler Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar ulaşmıştır.

Selçukluların Rolü

Selçuklu hükümdarları, ilmî ve kültürel faaliyetleri destekleyerek Anadolu’nun gelişimine büyük katkı sağlamıştır. Sultanların desteğiyle inşa edilen medreseler, dönemin en önemli eğitim kurumları olmuştur. Bu medreseler, sadece dinî bilimlerin değil, aynı zamanda astronomi, matematik ve tıp gibi pozitif bilimlerin de öğretildiği merkezler haline gelmiştir.

Selçuklu sultanları, bilginleri ve sanatçıları himaye ederek Anadolu’da bir düşünce ve sanat ortamı yaratmıştır. Bu himaye politikası, Anadolu’nun kültürel zenginliğinin temelini atmıştır. Ayrıca, Selçuklu dönemi, Anadolu’nun İslam dünyasının önemli bir parçası haline gelmesini sağlamıştır.

Anadolu’da İlmî Hayatın Yükselişi

Malazgirt Zaferi sonrası Anadolu, bilimsel faaliyetlerin hızla yayıldığı bir coğrafya haline gelmiştir. Bilginler, Selçuklu saraylarının ve medreselerinin himayesinde çalışmalar yapmıştır. Bu dönemde, astronomi ve tıp gibi bilim dallarında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Medreselerde eğitim gören öğrenciler, bilgilerini topluma aktarmış ve halkın eğitim seviyesini yükseltmiştir.

Anadolu’da İlmî Faaliyetlerin Başlaması

Malazgirt Zaferi ve Yeni Bir Dönemin Başlangıcı

Malazgirt Zaferi (1071), Anadolu’da ilmî ve kültürel hayatın şekillenmesinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu zafer, Türklerin Anadolu’ya kalıcı olarak yerleşmesini sağlamış ve İslam kültürünün bu topraklara taşınmasını hızlandırmıştır. Selçuklu hükümdarları, bilim ve sanata önem vererek, Anadolu’nun bir ilim merkezi haline gelmesine öncülük etmiştir.

Bu dönemde Orta Asya, İran ve Arap coğrafyasından birçok bilgin Anadolu’ya göç etmiştir. Bu göçler, Anadolu’nun kültürel çeşitliliğini artırmış ve ilmî çalışmalar için uygun bir ortam oluşturmuştur. Bilginler, Selçuklu saraylarının himayesinde eserler vermiş ve bilimsel faaliyetlerini sürdürmüştür. Bu süreç, Anadolu’nun entelektüel hayatını canlandırmıştır.

Saray ve Halk Arasındaki Bilgi Akışı

Selçuklu hükümdarlarının sarayları, sadece siyasi bir merkez değil, aynı zamanda bir ilim yuvası olarak hizmet vermiştir. Saray çevresindeki âlimler, yöneticilere danışmanlık yaparken aynı zamanda halka yönelik eğitim faaliyetlerini de desteklemiştir. Halk, saraydan ve medreselerden yayılan bu bilgiden doğrudan etkilenmiştir. Bu etkileşim, Anadolu’da bilgi ve kültürün hızla yayılmasını sağlamıştır.

Halk arasında tasavvufi düşüncenin yayılması da bu dönemin önemli özelliklerindendir. Sufi tarikatlar, İslam’ın manevi boyutunu halkın anlayabileceği bir dille anlatmıştır. Bu öğretiler, ilmî hayat ile dini değerlerin bir arada harmanlanmasını sağlamıştır. Tasavvufun bu etkisi, Anadolu’daki sosyal ve kültürel yapıyı derinden etkilemiştir.

Anadolu’nun Şehirlerinde İlmin Yükselişi

Anadolu’nun çeşitli şehirleri, Selçuklu dönemi boyunca ilmî ve kültürel faaliyetlerin merkezi haline gelmiştir. Konya, Kayseri ve Sivas gibi şehirler, hem medreseleri hem de düşünce hayatıyla dönemin önde gelen merkezleri olmuştur. Bu şehirlerde inşa edilen medreseler, sadece öğrencilere değil, halka da hizmet sunan kurumlar olmuştur.

Konya, özellikle Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin faaliyetleriyle tasavvuf düşüncesinin merkezi haline gelmiştir. Kayseri ve Sivas gibi şehirler ise medreseleriyle tanınmış, bilim ve eğitim alanında önemli roller üstlenmiştir. Bu şehirler, Anadolu’nun entelektüel hayatının kalbi olmuştur.

Orta Asya ve İran’dan Gelen Etkiler

Anadolu’da ilmî hayat, Orta Asya ve İran’daki İslam kültüründen büyük ölçüde etkilenmiştir. Bu bölgelerden gelen bilginler, Anadolu’daki eğitim kurumlarında görev almış ve yerel halkla bilgilerini paylaşmıştır. Bu süreç, Anadolu’daki bilimsel çalışmaların İslam dünyasının genel yapısına entegre olmasını sağlamıştır.

Bu etkiler, medreselerde verilen eğitimin müfredatını da şekillendirmiştir. Fıkıh, tefsir ve hadis gibi İslami bilimlerin yanı sıra, astronomi ve matematik gibi pozitif bilimler de öğretilmiştir. Bu durum, Anadolu’da bilimsel düşüncenin gelişimine katkı sağlamıştır.

Anadolu Selçuklu Devleti’nde Düşünce (616/1220’ye Kadar)

İslam Felsefesinin Etkisi

616/1220 yılları arasındaki dönem, Anadolu Selçuklu Devleti’nde İslam felsefesinin etkili olduğu bir zaman dilimidir. Bu dönemde Farabi, İbn Sina ve İbn Rüşd gibi büyük filozofların eserleri, Anadolu’da yaygın şekilde okunmuş ve tartışılmıştır. Bu düşünürlerin ortaya koyduğu felsefi sistemler, özellikle yöneticiler ve aydınlar tarafından benimsenmiştir.

Selçuklu sarayları, İslam felsefesinin merkezlerinden biri haline gelmiştir. Bilim ve düşünce, devlet yönetiminin önemli bir parçası olarak kabul edilmiştir. Bu durum, Selçuklu hükümdarlarının ilme verdiği değerin bir göstergesidir. Ayrıca, bu dönemde kurulan medreseler, felsefi çalışmaların devam ettiği merkezler olmuştur.

Kelam ve Teolojik Tartışmalar

Kelam ilmi, bu dönemde Anadolu’daki düşünce hayatında önemli bir yer tutmuştur. İslam dünyasında kelam, inanç esaslarının akıl yoluyla savunulması amacıyla geliştirilmiştir. Anadolu’daki âlimler, kelam alanında birçok eser vererek bu ilmin gelişimine katkıda bulunmuştur.

Kelam çalışmaları, halk arasında İslam dininin temel prensiplerinin daha iyi anlaşılmasını sağlamıştır. Ayrıca, kelam ilmi, diğer İslam ülkelerindeki gelişmelerle uyumlu bir şekilde ilerlemiştir. Bu durum, Anadolu’daki ilmî hayatın, İslam dünyasının genel yapısıyla entegre olduğunu göstermektedir.

Saray Çevresinde Düşünce Hayatı

Anadolu Selçuklu Devleti’nde düşünce hayatı, büyük ölçüde saray çevresinde şekillenmiştir. Saray, bilginlerin, filozofların ve sanatçıların bir araya geldiği bir merkez olmuştur. Sultanlar, bu kişilere maddi ve manevi destek sağlayarak ilmî ve sanatsal üretimin devamlılığını sağlamıştır.

Bu dönemde, sarayda görev yapan âlimler, sadece bilimsel çalışmalar yapmakla kalmamış, aynı zamanda yönetim politikalarına da katkıda bulunmuşlardır. Saray çevresindeki bu entelektüel ortam, Anadolu’daki düşünce hayatının zenginleşmesine önemli katkılar sunmuştur.

Halk Arasında Düşüncenin Yayılması

Selçuklu döneminde düşünce hayatı, sadece saray ve medrese çevresiyle sınırlı kalmamıştır. Halk arasında tasavvufun yayılması, düşüncenin toplumsal bir boyut kazanmasını sağlamıştır. Sufi dervişler, dini ve ahlaki prensipleri halkın anlayabileceği bir şekilde aktarmışlardır. Bu durum, düşüncenin halka mal olmasını sağlamış ve toplumsal bir bilinç oluşturmuştur.

Tasavvufun bu dönemdeki etkisi, düşünce hayatını daha geniş bir tabana yaymıştır. Bu süreçte, Mevlana Celaleddin-i Rumi ve Yunus Emre gibi isimler, halk arasında önemli bir yer edinmiştir. Onların öğretileri, düşüncenin sadece bir elit grup içinde değil, toplumun geneline ulaşmasını sağlamıştır.

Anadolu Selçuklu Devleti’nde Düşünce (616/1220’den Sonra)

Tasavvufun Etkisi ve Yaygınlaşması

616/1220’den sonraki dönemde, Anadolu Selçuklu Devleti’nde tasavvuf düşüncesi büyük bir yaygınlık kazanmıştır. Bu süreçte, Mevlana Celaleddin-i Rumi gibi sufiler, tasavvufi öğretileri halk arasında yaygınlaştırmıştır. Mevlana’nın eserleri, İslam’ın derin manevi boyutunu anlamak isteyenler için bir rehber olmuştur. Tasavvuf, bu dönemde yalnızca bireysel bir manevi yolculuk değil, aynı zamanda toplumu şekillendiren bir düşünce sistemi haline gelmiştir.

Tasavvuf düşüncesi, Anadolu’da birleştirici bir rol üstlenmiştir. Farklı etnik ve dini gruplar arasındaki uyumu teşvik eden bu öğreti, toplumsal huzurun sağlanmasında etkili olmuştur. Aynı zamanda, dervişler aracılığıyla tasavvufi değerler Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar ulaşmıştır. Bu durum, halkın tasavvuf düşüncesiyle bütünleşmesini sağlamıştır.

Felsefi Çalışmalar ve İslam Düşüncesi

Tasavvufun yanı sıra, bu dönemde felsefi çalışmalar da önemli bir yer tutmuştur. Farabi, İbn Sina ve Gazali’nin eserleri, medreselerde ve saray çevresinde sıkça incelenmiştir. Gazali’nin özellikle tasavvuf ve kelamı birleştiren eserleri, Anadolu’daki düşünce dünyasını derinden etkilemiştir. Felsefe, bu dönemde sadece teorik bir alan değil, aynı zamanda dini ve ahlaki konuları açıklayan bir araç olarak görülmüştür.

Selçuklu medreselerinde öğretilen İslam felsefesi, dini düşünce ile akıl yürütmeyi birleştirmiştir. Bu, Anadolu’daki düşünce dünyasının genişlemesine ve zenginleşmesine katkı sağlamıştır. Felsefi çalışmalar, sadece âlimler arasında değil, halk arasında da yankı bulmuş ve dini bilgilerin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmuştur.

Medreselerin Rolü

616/1220 sonrası dönemde, medreseler Anadolu’daki ilmî ve düşünsel faaliyetlerin merkezleri haline gelmiştir. Bu dönemde, birçok medrese kurulmuş ve eğitim faaliyetleri yoğunlaşmıştır. Medreseler, yalnızca İslam bilimlerinin değil, aynı zamanda pozitif bilimlerin de öğretildiği yerler olmuştur. Matematik, astronomi ve tıp gibi alanlarda yapılan çalışmalar, medreselerin kapsamını genişletmiştir.

Medreselerde yetişen âlimler, Anadolu’nun düşünce hayatına önemli katkılar sağlamıştır. Bu âlimler, hem medrese çevresinde hem de halka yönelik faaliyetlerde bulunarak bilginin yayılmasına öncülük etmiştir. Ayrıca, medreselerde verilen eğitim, Anadolu’nun entelektüel yapısını İslam dünyasının genel düşünce sistemine entegre etmiştir.

Düşüncenin Toplumsal Etkileri

Bu dönemde düşünce hayatı, sadece saray ve medrese çevresinde değil, toplumun geneline hitap etmiştir. Halk, tasavvufi öğretiler ve sufi dervişlerin çabalarıyla dini ve ahlaki değerlerle tanışmıştır. Bu durum, halkın manevi ve sosyal yapısında önemli değişikliklere yol açmıştır. Ayrıca, sufi düşüncenin etkisiyle, hoşgörü ve dayanışma gibi değerler toplumda güçlenmiştir.

Düşünce hayatının bu toplumsal boyutu, Anadolu Selçuklu Devleti’nin sadece siyasi bir güç değil, aynı zamanda bir medeniyet merkezi haline gelmesini sağlamıştır. Bu dönemde oluşan düşünsel ve kültürel birikim, Anadolu’nun İslam dünyasındaki yerini güçlendirmiştir.

Anadolu’da İlim

İslam Bilimlerinin Yükselişi

Anadolu Selçuklu Devleti döneminde, İslam bilimleri büyük bir ivme kazanmıştır. Fıkıh, hadis, tefsir ve kelam gibi İslami ilimler, medreselerde öğretilen temel bilim dalları olmuştur. Bu ilimler, sadece dinî konuları ele almakla kalmamış, aynı zamanda sosyal hayatta da rehberlik etmiştir. Anadolu’daki medreselerde bu alanlarda yetişen âlimler, hem Selçuklu toplumunda hem de İslam dünyasında önemli bir yer edinmiştir.

Bu dönemde İslam bilimlerinin yaygınlaşmasında, İran ve Orta Asya’dan gelen bilginlerin katkısı büyüktür. Bu âlimler, Selçuklu hükümdarlarının himayesi altında çalışmalarını sürdürmüştür. Özellikle kelam ve tefsir alanlarında yapılan çalışmalar, Anadolu’daki ilmi zenginleştirmiştir. Bu durum, Anadolu’yu İslam dünyasının entelektüel bir parçası haline getirmiştir.

Pozitif Bilimlerin Önemi

Selçuklu döneminde pozitif bilimler de önem kazanmıştır. Astronomi, matematik ve tıp gibi bilim dalları, medreselerde öğretilmiş ve araştırılmıştır. Bu alanlarda yapılan çalışmalar, Anadolu’nun bilimsel gelişimine büyük katkılar sağlamıştır. Örneğin, astronomi alanında yapılan gözlemler ve matematiksel hesaplamalar, dönemin bilimsel birikimini artırmıştır.

Tıp alanında da önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Anadolu’da birçok hastane ve şifahane kurulmuş, bu kurumlarda İslam tıbbı öğretilmiştir. Hekimler, İbn Sina’nın El-Kanun fi’t-Tıbb adlı eserini referans alarak çalışmış ve tıbbi uygulamaları geliştirmiştir. Bu durum, Anadolu’nun sadece bir dini merkez değil, aynı zamanda bilimsel bir merkez olduğunu göstermektedir.

Şehirlerin İlmî Merkezlere Dönüşmesi

Anadolu’nun büyük şehirleri, ilmî faaliyetlerin yoğunlaştığı merkezler haline gelmiştir. Konya, Kayseri ve Sivas gibi şehirler, medreseleri ve bilimsel kurumlarıyla tanınmıştır. Bu şehirlerdeki medreseler, sadece eğitim verilen yerler olmamış, aynı zamanda bilimsel tartışmaların yapıldığı merkezler haline gelmiştir. Bu durum, Anadolu’nun entelektüel yapısını güçlendirmiştir.

Şehirlerdeki medreseler, dönemin bilginlerini ve öğrencilerini bir araya getiren mekânlar olmuştur. Medreselerde yapılan çalışmalar, bilimsel birikimin toplumun geneline yayılmasını sağlamıştır. Ayrıca, bu şehirlerde düzenlenen bilimsel toplantılar ve tartışmalar, Anadolu’daki düşünce hayatını zenginleştirmiştir.

Halkın İlimle Buluşması

İlim, Selçuklu döneminde sadece medrese çevresinde sınırlı kalmamış, halka da ulaşmıştır. Dervişler ve sufi tarikatlar, halk arasında dini ve ahlaki değerleri yayarak eğitimin bir parçası olmuştur. Ayrıca, halkın ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla medreselerden halka yönelik dersler düzenlenmiştir. Bu durum, toplumun genelinde bir bilinçlenme hareketi yaratmıştır.

Halkın ilimle buluşması, Anadolu’daki toplumsal yapının gelişimine katkı sağlamıştır. Bilim ve dini değerlerin bir arada öğretilmesi, toplumun hem manevi hem de entelektüel açıdan ilerlemesine olanak tanımıştır. Bu süreç, Anadolu’nun İslam dünyasındaki yerini güçlendiren bir etken olmuştur.

İlmin Yapıldığı Mekânlar: Medreseler

Medreselerin Doğuşu ve Rolü

Medreseler, Anadolu Selçuklu Devleti’nde ilmin yayılması ve kurumsallaşması açısından önemli bir yere sahiptir. Bu eğitim kurumları, hem İslami bilimlerin hem de pozitif bilimlerin öğretilmesini sağlamıştır. Selçuklu sultanlarının desteğiyle kurulan medreseler, Anadolu’nun kültürel ve bilimsel birikimini güçlendiren merkezler olmuştur.

Medreseler, İslam dünyasında yaygınlaşan Nizamiye Medreseleri model alınarak inşa edilmiştir. Bu kurumlar, sadece eğitim verilen yerler olmamış, aynı zamanda bilimsel tartışmaların ve düşünsel üretimin gerçekleştiği mekânlar haline gelmiştir. Medreselerde yetişen âlimler, Anadolu’nun entelektüel hayatına büyük katkılarda bulunmuştur.

Eğitim Sisteminin Özellikleri

Medreselerde verilen eğitim, teorik ve pratik bilgiyi birleştiren bir yapıya sahiptir. Eğitim müfredatında fıkıh, hadis, tefsir ve kelam gibi İslam bilimlerinin yanı sıra astronomi, matematik ve tıp gibi pozitif bilimler de yer almıştır. Bu kapsamlı eğitim, öğrencilerin farklı alanlarda uzmanlaşmasına olanak tanımıştır.

Medreselerde eğitim ücretsiz olarak verilmiş ve öğrencilere barınma imkânı sunulmuştur. Bu durum, eğitimin toplumun her kesimine ulaşmasını sağlamıştır. Ayrıca, medrese eğitimi, sadece teorik bilgiyi değil, aynı zamanda ahlaki değerleri de öğrencilere kazandırmayı amaçlamıştır. Bu yaklaşım, medreseleri yalnızca bir eğitim kurumu değil, aynı zamanda toplumu şekillendiren birer merkez haline getirmiştir.

Önemli Medreseler ve Katkıları

Anadolu Selçuklu döneminde birçok önemli medrese inşa edilmiştir. Konya’daki Karatay Medresesi, Kayseri’deki Gevher Nesibe Şifahanesi ve Sivas’taki Çifte Minareli Medrese, dönemin en dikkat çeken eğitim kurumları arasında yer alır. Bu medreseler, sadece yerel değil, aynı zamanda uluslararası alanda da tanınmıştır.

Bu kurumlarda verilen eğitim, Anadolu’nun bilimsel ve kültürel gelişimine büyük katkı sağlamıştır. Medreselerde yetişen âlimler, İslam dünyasında önemli birer figür haline gelmiştir. Ayrıca, bu medreseler, bilimsel çalışmaların yanı sıra halkın eğitimi için de önemli bir rol oynamıştır. Bu durum, medreseleri Anadolu’nun entelektüel hayatının vazgeçilmez bir parçası haline getirmiştir.

Medreselerin Toplumsal Etkisi

Medreseler, Selçuklu toplumunda eğitimin yaygınlaşmasında kilit bir rol oynamıştır. Bu kurumlar, sadece elit tabakaya değil, halka da hizmet sunmuş ve toplumsal bir dönüşüm sağlamıştır. Medreselerde yetişen âlimler, toplumun ihtiyaçlarına cevap veren çalışmalar yapmış ve halkın eğitim seviyesini yükseltmiştir.

Halkın medreseler aracılığıyla bilgiye erişimi, toplumsal yapı üzerinde olumlu etkiler yaratmıştır. Eğitim yoluyla sağlanan bu bilinçlenme, Anadolu’da bir medeniyet anlayışının oluşmasına katkı sağlamıştır. Medreseler, bu nedenle yalnızca eğitim kurumları değil, aynı zamanda toplumsal değişimin öncüsü olmuştur.


Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar

  • Ağca, F., & Kartal, A. (2018). VIII-XIII. Yüzyıllar Türk Edebiyatı. Anadolu Üniversitesi Yayınları.
  • Cahen, C. (1968). Pre-Ottoman Turkey: A General Survey of the Material and Spiritual Culture.
  • Armutlu, S. (2021). “Selçuklu Medreselerinin Eğitim Sistemine Katkıları”, Turkish Journal of History.

Akademik Çalışmalar

Anadolu Selçuklu dönemi medreseleri üzerine yazdığınız makale için aşağıdaki akademik kaynaklar ve bağlantılar faydalı olabilir:

  1. Anadolu’daki Selçuklular ve Beylikler Dönemi Medreseler
    Bu makale, Anadolu’da Selçuklu ve Beylikler döneminde inşa edilen medreselerin tarihini, mimari özelliklerini ve eğitim sistemine katkılarını inceliyor. DergiPark
  2. Anadolu Selçuklu Medreseleri ve Darüşşifalarında Türbe
    Bu çalışma, Anadolu Selçuklu döneminde medrese ve darüşşifaların içinde veya bitişiğinde yer alan türbelerin tarihi, banisi, konumu ve mimari özelliklerini değerlendiriyor. DergiPark
  3. Anadolu Selçuklu Dönemi Yapılarından Medrese ve Camilerde Portal
    Bu makale, Anadolu Selçuklu dönemi medrese ve camilerindeki portallerin mimari özelliklerini ve yapılarla ilişkilerini analiz ediyor. DergiPark
  4. Anadolu Selçuklu Medrese Mimarisi Üzerine Bir İnceleme
    Bu tez, Anadolu Selçuklu medrese mimarisini, özellikle 1243 yılı öncesi ve sonrası inşa edilen medreseleri, banileri, mimarları, yapı malzemeleri ve süsleme özellikleri açısından karşılaştırmalı olarak değerlendiriyor. Tez
  5. Sivas’ta Anadolu Selçuklu Dönemi Medreseleri ve Eğitim Faaliyetleri
    Bu tez, Anadolu Selçuklu döneminde Sivas’ta inşa edilen medreseleri ve bu medreselerde uygulanan eğitim faaliyetlerini çeşitli yönleriyle ortaya koyuyor. Tez

Bu kaynaklar, Anadolu Selçuklu dönemi medreseleri hakkında derinlemesine bilgi edinmenize yardımcı olacaktır.

İlgili Bağlantılar

Karahanlılar Tarihi: İlk Müslüman Türk Devleti ve Kültürel Mirası(Yeni sekmede açılır)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir