Atatürk Dönemi’nde (1923-1938) dünya ve Türkiye, modernleşme, barış ve uluslararası ilişkiler açısından büyük bir dönüşüm yaşadı. Bu dönemde Atatürk Dönemi’nde (1923-1938) dünya ve Türkiye, I. Dünya Savaşı’nın ardından yeni düzen arayışları ve Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte büyük bir değişim sürecine girmiştir. Atatürk Dönemi’nde (1923-1938) dünya ve Türkiye, barışçıl dış politika ve reformlarla dikkat çekmiş, uluslararası ilişkilerde dengeli bir duruş sergilemiştir.
İçindekiler
- Atatürk Dönemi’nde (1923-1938) Dünya ve Türkiye: Modernleşme ve Barış
- I. Dünya Savaşı Sonrası Dünya Düzeni: Değişen Dengeler ve Türkiye’nin Duruşu
- Cumhuriyet’in İlanı ve Türkiye’nin Modernleşme Süreci
- Türkiye’nin Dış Politikası: Barış ve Bağımsızlık İlkeleri
- Kültürel ve Sosyal Değişimler: Atatürk Dönemi’nin Modernleşme Hamleleri
- Dünya ve Türkiye Arasındaki İlişkiler: Diplomasi ve Bölgesel İş Birliği
- Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar
- Akademik Çalışmalar
- İlgili Bağlantılar
Atatürk Dönemi’nde (1923-1938) Dünya ve Türkiye: Modernleşme ve Barış
I. Dünya Savaşı Sonrası Dünya Düzeni: Değişen Dengeler ve Türkiye’nin Duruşu
Paris Konferansı ve Yeni Dünya Düzeni
I. Dünya Savaşı, dünya genelinde siyasi ve ekonomik dengelerin sarsılmasına neden olmuştur. Bu büyük savaşın ardından düzenlenen 1919 Paris Konferansı, dünya barışını sağlama çabalarının ilk adımı olarak değerlendirildi. Konferansta, savaşın galibi olan devletler yeni bir dünya düzeni oluşturmayı hedeflemiş ve bu doğrultuda Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) kurulmuştur. Cemiyet’in amacı, uluslararası anlaşmazlıkları çözmek ve yeni bir savaşın önüne geçmekti.
Ancak bu dönemde, antirevizyonist devletler statükoyu koruma çabası içerisindeyken, Almanya ve İtalya gibi revizyonist devletler mevcut düzeni değiştirme arayışında olmuştur. Almanya’nın Versay Antlaşması’nın ağır koşullarını reddetmesi ve İtalya’nın faşizm ile güçlenmesi, Avrupa’daki gerilimlerin artmasına neden olmuştur. Bu durum, ilerleyen yıllarda II. Dünya Savaşı’na zemin hazırlayan faktörlerden biri haline gelmiştir.
Türkiye’nin Tarafsız ve Barışçıl Politikası
Atatürk Dönemi, Türkiye’nin uluslararası alanda barışçıl ve bağımsız bir duruş sergilediği bir dönem olmuştur. Türkiye, I. Dünya Savaşı sonrası dünya düzeninde tarafsız bir politika izleyerek kendi bağımsızlık mücadelesini tamamlamaya odaklanmıştır. Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi, Türkiye’nin dış politikasının temel prensibi haline gelmiştir.
- Bağımsızlık Hedefi:
Türkiye, Lozan Antlaşması ile bağımsızlığını kazandıktan sonra, uluslararası arenada bağımsız bir aktör olarak hareket etmiştir. - Uluslararası İşbirliği:
Türkiye, 1932 yılında Milletler Cemiyeti’ne üye olarak barışçıl bir tutum sergilemiş ve uluslararası iş birliğini desteklemiştir.
Antirevizyonist ve Revizyonist Çatışma
Revizyonist devletlerin dünya düzenine yönelik meydan okumaları, Avrupa’da siyasi ve ekonomik istikrarsızlığa yol açmıştır. Özellikle Almanya ve İtalya’nın izlediği saldırgan politikalar, yeni bir savaşın habercisi olmuştur.
- Almanya’nın Tepkisi:
Versay Antlaşması’nın ağır şartlarını kabul etmeyen Almanya, Adolf Hitler liderliğinde silahlanma politikalarını artırmış ve Avrupa’daki dengeyi bozmuştur. - İtalya’nın Faşist Yaklaşımı:
Benito Mussolini liderliğindeki İtalya, Akdeniz ve Kuzey Afrika’da yayılmacı bir politika izleyerek bölgesel bir güç olma hedefi gütmüştür.
Türkiye’nin Örnek Alınan Politikası
Türkiye’nin barışçıl politikaları, dünya genelinde dikkat çeken bir örnek teşkil etmiştir. Atatürk, savaş yorgunu bir dünyanın barışa olan ihtiyacını göz önünde bulundurarak Türkiye’nin hem bölgesel hem de küresel düzeyde barışçıl bir rol üstlenmesini sağlamıştır. Bu politika, Türkiye’yi birçok ülke için güvenilir bir ortak haline getirmiştir.
Sonuç
I. Dünya Savaşı sonrası dünya düzeni, siyasi ve ekonomik belirsizliklerle dolu bir dönem olmuştur. Türkiye, Atatürk’ün liderliğinde bu dönemde tarafsız ve barışçıl bir politika izleyerek kendi bağımsızlık mücadelesini başarıyla tamamlamış ve uluslararası alanda saygın bir konuma yükselmiştir. Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi, sadece Türkiye için değil, dünya barışı için de örnek bir yaklaşım olmuştur.
Cumhuriyet’in İlanı ve Türkiye’nin Modernleşme Süreci
Cumhuriyet’in İlanı: Yeni Bir Devlet Yapısının Temelleri
1923 yılında Cumhuriyet’in ilanı, Türkiye’nin modernleşme yolunda attığı en önemli adımlardan biri olmuştur. Cumhuriyet’in ilanıyla, halkın egemenliği esas alınmış, monarşik yönetim sistemi sona erdirilmiş ve Türkiye, demokratik bir yönetim anlayışına geçiş yapmıştır. Bu süreç, siyasal yapının yeniden inşa edilmesini ve laikleşme politikalarının hayata geçirilmesini sağlamıştır. Laiklik ilkesi doğrultusunda dini kurumlar devlet işlerinden ayrılmış, yeni bir hukuk sistemi oluşturulmuş ve birey hakları ön planda tutulmuştur.
- Hukuki Reformlar:
Cumhuriyet’in ilanının ardından, 1926 yılında kabul edilen Türk Medeni Kanunu, bireylerin eşit haklara sahip olduğu bir hukuk sistemi oluşturmuştur. Kadın-erkek eşitliği, bu reformların en önemli unsurlarından biri olmuştur. - Laiklik ve Eğitim Reformları:
Dini temelli eğitim kurumları yerine, laik ve modern eğitim sistemi kurulmuş, halkın bilgi ve kültür seviyesini yükseltmek için Halkevleri ve Halk Odaları gibi kurumlar devreye alınmıştır.
Ekonomik Reformlar: İzmir İktisat Kongresi ve Devletçilik İlkesi
1923 yılında düzenlenen İzmir İktisat Kongresi, Türkiye’nin ekonomik kalkınma yolunda belirlediği stratejilerin ilk somut adımı olmuştur. Bu kongrede, ekonomik bağımsızlığın sağlanması ve halkın refah düzeyinin artırılması hedeflenmiştir. Tarım, sanayi ve ticaret alanlarında alınan kararlar, Türkiye’nin ekonomik yapısını modernize etme çabalarını şekillendirmiştir.
- Devletçilik İlkesi:
Atatürk’ün ekonomik kalkınma politikalarının temelini oluşturan devletçilik, özel sektörün gelişemediği alanlarda devletin öncülük etmesini sağlamıştır. Bu ilke, ağır sanayi yatırımlarını desteklemiş ve Türkiye’nin sanayileşme sürecini hızlandırmıştır. - Tarım ve Köy Kalkınma Politikaları:
Köylünün ekonomik yükünü hafifletmek amacıyla aşar vergisi kaldırılmış ve modern tarım araçlarının kullanımı teşvik edilmiştir. Tarımda verimliliği artırmak için kooperatifleşme çalışmaları başlatılmıştır.
Sosyal Dönüşüm ve Toplumsal Eşitlik
Cumhuriyet’in ilanı, sadece siyasi ve ekonomik yapıyı değil, aynı zamanda toplumsal yapıyı da köklü bir şekilde değiştirmiştir. Kadın hakları alanında yapılan reformlar, kadınların toplumsal ve siyasal hayata katılımını sağlamıştır. 1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınması, bu alandaki en önemli adımlardan biri olmuştur.
- Kültürel Reformlar:
Türk dilinin sadeleştirilmesi ve Harf Devrimi, halkın eğitim seviyesini artırmış ve ulusal bir kültür bilinci oluşturmuştur. - Kadın Hakları:
Kadınlar, eğitim ve iş hayatında daha fazla yer almaya başlamış, sosyal hayatta eşit haklara sahip olmuştur.
Sonuç
Cumhuriyet’in ilanı ve modernleşme süreci, Türkiye’nin çağdaş bir ulus-devlet olarak şekillenmesinde kritik bir rol oynamıştır. Siyasal reformlar, halkın yönetimde söz sahibi olmasını sağlarken, ekonomik ve sosyal reformlar ülkenin kalkınmasını hızlandırmıştır. Bu süreç, Atatürk’ün liderliğinde gerçekleştirilen köklü değişimlerin ve modernleşme çabalarının en somut örneklerinden biridir. Cumhuriyet’in ilanı, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin taçlandırıldığı bir dönüm noktasıdır.
Türkiye’nin Dış Politikası: Barış ve Bağımsızlık İlkeleri
Barışçıl ve Bağımsız Bir Çizgide İlerleyen Dış Politika
Atatürk Dönemi’nde Türkiye’nin dış politikası, “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi doğrultusunda şekillenmiştir. Bu anlayış, hem uluslararası alanda barışın korunmasını hem de Türkiye’nin bağımsızlığını güçlendirmeyi amaçlayan bir dış politika çerçevesi oluşturmuştur. Türkiye, bu dönemde uluslararası topluma entegrasyonunu artırmış, aynı zamanda bölgesel güvenliğini sağlamaya yönelik önemli adımlar atmıştır.
- Bağımsızlık Hedefi:
Türkiye, Lozan Antlaşması ile kazandığı bağımsızlık statüsünü uluslararası alanda pekiştirmiştir. Dış politikada izlenen tarafsız ve barışçıl çizgi, Türkiye’yi güvenilir bir aktör haline getirmiştir. - Uluslararası İttifaklar:
Türkiye, bölgesel barışı korumak adına Balkan Antantı ve Sadabat Paktı gibi iş birliği mekanizmalarına katılmıştır. Bu ittifaklar, Türkiye’nin komşularıyla iş birliği yapma çabasını ve bölgesel barışa olan katkısını göstermiştir.
Milletler Cemiyeti Üyeliği
1932 yılında Türkiye, Milletler Cemiyeti’ne üye olarak uluslararası topluma tam anlamıyla entegre olmuştur. Bu üyelik, Türkiye’nin barışçıl dış politikasını ve uluslararası alanda aktif bir aktör olma hedefini yansıtmaktadır.
- Uluslararası İtibarın Güçlenmesi:
Milletler Cemiyeti üyeliği, Türkiye’nin uluslararası sorunların çözümünde aktif bir rol oynamasına olanak sağlamış ve ülkenin diplomatik prestijini artırmıştır. - Barışa Katkı:
Türkiye, bu üyelik aracılığıyla dünya barışını koruma çabalarına destek vermiş ve uluslararası iş birliğini teşvik etmiştir.
Montreux Boğazlar Sözleşmesi
1936 yılında imzalanan Montreux Boğazlar Sözleşmesi, Türkiye’nin dış politikasında önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu anlaşma, Türkiye’nin boğazlar üzerindeki egemenliğini yeniden kazanmasını sağlamış ve Karadeniz’in güvenliği için kritik bir düzenleme getirmiştir.
- Egemenlik ve Güvenlik:
Montreux, Türkiye’nin boğazlar üzerindeki kontrolünü artırmış ve Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin güvenliğini sağlamıştır. Bu durum, Türkiye’nin stratejik önemini uluslararası alanda daha da artırmıştır. - Denge Politikası:
Türkiye, bu sözleşme ile hem bölgesel hem de uluslararası dengeleri gözeten bir politika izleyerek büyük devletlerin müdahalelerini sınırlandırmıştır.
Bölgesel İş Birliği ve Barış
Atatürk Dönemi’nde Türkiye, bölgesel barış ve istikrarı sağlamak adına komşularıyla iş birliğine dayalı ilişkiler geliştirmiştir. Balkan Antantı (1934) ve Sadabat Paktı (1937), Türkiye’nin barışçıl dış politika anlayışının somut örnekleridir.
- Balkan Antantı:
Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında imzalanan bu antlaşma, bölgesel barış ve dayanışmayı güçlendirmiştir. - Sadabat Paktı:
Türkiye, İran, Irak ve Afganistan ile yaptığı bu iş birliği, Orta Doğu’da barış ve güvenliği sağlamayı hedeflemiştir.
Sonuç
Atatürk Dönemi’nde Türkiye’nin dış politikası, barışçıl ve bağımsız bir anlayışla şekillenmiş, uluslararası alanda saygın bir yer edinmeyi başarmıştır. Milletler Cemiyeti üyeliği, Montreux Boğazlar Sözleşmesi ve bölgesel iş birliği antlaşmaları, Türkiye’nin hem kendi çıkarlarını koruma hem de dünya barışına katkıda bulunma amacını yansıtmaktadır. Bu dönemde izlenen dış politika, modern Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki temel prensiplerini oluşturmuştur.
Kültürel ve Sosyal Değişimler: Atatürk Dönemi’nin Modernleşme Hamleleri
Halkevleri ve Halk Odaları: Eğitim ve Kültür Devrimi
Atatürk’ün liderliğinde kurulan Halkevleri ve Halk Odaları, Türkiye’nin modernleşme sürecinde halkın eğitim ve kültürel seviyesini yükseltmek amacıyla hayata geçirilmiştir. 1932 yılında kurulan Halkevleri, köyden kente kadar tüm toplum kesimlerine hizmet etmeyi hedeflemiştir. Bu kurumlar, halkın bilgiye erişimini artırmış, kültürel etkinliklerle bireylerin modern yaşamla uyum sağlamasını desteklemiştir.
- Eğitim ve Bilinçlendirme:
Halkevleri, özellikle okuma-yazma kursları ve kütüphane hizmetleriyle halkın eğitim seviyesini artırmayı amaçlamıştır. Eğitim seferberliğiyle geniş kitlelere ulaşılarak modern bireylerin yetişmesine katkıda bulunulmuştur. - Kültürel Aktiviteler:
Halk oyunları, tiyatro, edebiyat ve tarih gibi konularda düzenlenen etkinliklerle halkın kültürel gelişimi desteklenmiş, ulusal kimliğin güçlendirilmesi hedeflenmiştir.
Kadın Hakları: Eşitlik Yolunda Büyük Adımlar
Atatürk Dönemi, kadın hakları konusunda devrim niteliğinde reformlara sahne olmuştur. Kadınlar, toplumsal hayatta eşit haklara sahip olmuş ve bu durum siyasal alana da yansımıştır.
- Kadınların Siyasal Hakları:
1930 yılında belediye seçimlerine katılma hakkı tanınan kadınlar, 1934 yılında ise milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazanmıştır. Bu adımlar, Türkiye’yi kadınların siyasal haklarını tanıyan öncü ülkelerden biri haline getirmiştir. - Toplumsal Hayatta Kadınlar:
Kadınların eğitim, iş hayatı ve sosyal alanlardaki rolleri genişletilmiş; kadınlar, modernleşmenin aktif bir unsuru haline gelmiştir. Eğitimde kadınlara verilen önem, meslek sahibi kadınların sayısını artırmış ve toplumsal kalkınmayı hızlandırmıştır.
Türk Dil ve Tarih Reformları
Dil ve tarih reformları, ulusal bilinci pekiştiren ve Türk milletinin geçmişine sahip çıkmasını sağlayan önemli adımlardan olmuştur. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nun kurulması, bu alandaki çalışmaların kurumsallaşmasını sağlamıştır.
- Türk Dilinin Sadeleşmesi:
Harf Devrimi ile başlayan süreçte Türkçe, halkın daha kolay anlayabileceği bir dil haline getirilmiştir. Bu reform, eğitimi kolaylaştırmış ve ulusal bir kültür bilinci oluşturmuştur. - Tarih Çalışmaları:
Türk Tarih Kurumu, Türk milletinin köklü geçmişini araştırmak ve dünyaya tanıtmak için önemli projelere imza atmıştır. Tarih dersleri, ulusal bilincin oluşturulmasında etkili bir araç haline gelmiştir.
Toplumsal Değişimin Sonuçları
Atatürk’ün liderliğinde gerçekleştirilen kültürel ve sosyal reformlar, Türkiye’nin modernleşme sürecinin temel taşlarını oluşturmuştur. Halkevleri ve Halk Odaları, eğitim ve kültürel gelişimi desteklerken, kadın hakları konusunda yapılan reformlar, toplumsal eşitlik yolunda örnek bir model oluşturmuştur. Türk Dil ve Tarih reformları ise ulusal kimliği güçlendiren adımlar olmuştur. Bu değişimler, Türkiye’nin çağdaş bir ulus-devlet olarak şekillenmesinde kritik bir rol oynamış ve toplumun tüm kesimlerini kapsayan bir dönüşüm süreci başlatmıştır.
Dünya ve Türkiye Arasındaki İlişkiler: Diplomasi ve Bölgesel İş Birliği
Yunanistan ile Nüfus Mübadelesi: Tarihi Bir Adım
Türkiye ve Yunanistan arasında 1923 yılında gerçekleştirilen nüfus mübadelesi, her iki ülkenin de ulusal kimliklerini pekiştirme ve toplumsal barışı sağlama çabalarının bir parçası olmuştur. Lozan Antlaşması kapsamında yürütülen bu mübadele, Türk ve Rum nüfuslarının karşılıklı olarak yer değiştirmesini içeriyordu.
- Toplumsal Etkiler:
Nüfus mübadelesi, her iki ülke için de demografik yapıyı değiştiren ve yeni sosyo-ekonomik dinamikler yaratan bir süreç olmuştur. Türkiye, bu dönemde Anadolu’daki Rum nüfusu azaltarak Türk nüfusun çoğunluğunu sağlamıştır. - Barışın Tesisi:
Mübadele, Türkiye ve Yunanistan arasındaki olası çatışmaları önlemeye yönelik bir adım olarak değerlendirilmiştir. Bu süreç, her iki ülke için de ulusal sınırlar içinde homojen bir nüfus yapısı oluşturma amacı gütmüştür.
Balkan Antantı: Bölgesel Barışın Güvencesi
1934 yılında Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında imzalanan Balkan Antantı, bölgesel barışı koruma ve ortak savunma politikaları geliştirme amacı taşımıştır. Antant, Balkanlar’da barışı teşvik etmek ve saldırgan devletlerin etkisini sınırlamak için önemli bir adım olmuştur.
- Türkiye’nin Rolü:
Türkiye, bu antlaşmada aktif bir rol oynayarak komşu ülkelerle iş birliği içinde barışı sağlamayı hedeflemiştir. - Bölgesel İş Birliği:
Balkan Antantı, üye ülkeler arasında karşılıklı güven ve iş birliğini artırmış, bölgesel istikrarın sürdürülmesine katkıda bulunmuştur.
Türkiye ve Batılı Devletler Arasındaki Diplomatik Çalışmalar
Atatürk Dönemi’nde Türkiye, Batılı devletlerle diplomatik ilişkilerini geliştirerek uluslararası arenada saygın bir konum kazanmıştır. Lozan Antlaşması’nın ardından, Türkiye’nin Batılı devletlerle ilişkileri giderek daha da güçlenmiştir.
- Diplomatik İlişkilerin Gelişimi:
Türkiye, özellikle İngiltere ve Fransa gibi büyük devletlerle diplomatik ilişkilerini artırarak, uluslararası meselelerde daha etkili bir aktör haline gelmiştir. - Batı ile Uyum Politikaları:
Türkiye, Batılı devletlerin siyasi ve ekonomik sistemlerini örnek alarak, kendi modernleşme sürecini hızlandırmıştır. Bu durum, Türkiye’nin Batılı değerlerle uyum sağlamasına ve modern bir ulus-devlet kimliği kazanmasına olanak tanımıştır.
Sonuç
Dünya ve Türkiye arasındaki ilişkiler, Atatürk Dönemi’nde uluslararası barış ve iş birliğinin önemli bir örneği olmuştur. Türkiye’nin Yunanistan ile yaptığı nüfus mübadelesi, Balkan Antantı ve Batılı devletlerle kurulan diplomatik bağlar, Türkiye’nin uluslararası alanda saygın bir konum kazanmasına katkıda bulunmuştur. Bu ilişkiler, Türkiye’nin barışçıl politikalarını güçlendirmiş ve uluslararası toplumda güvenilir bir ortak olarak tanınmasını sağlamıştır.
Sonuç
Atatürk Dönemi’nde (1923-1938), Türkiye’nin modernleşme çabaları ve dünya barışına yönelik politikaları, ülkenin uluslararası arenadaki konumunu güçlendirmiştir. Bu dönem, Türkiye’nin çağdaş bir ulus-devlet olarak şekillenmesinde ve dünya sahnesinde kendine yer bulmasında önemli bir dönüm noktasıdır.
Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar
- Acun, F., Sofuoğlu, A., Yılmaz, M., Anzerlioğlu, Y., Doğaner, Y., Gökgöz, S. S., & Aktaş, Ö. (2015). Atatürk ve Türk İnkılap Tarihi. Ankara: Siyasal Kitabevi.
- Atatürk, M. K. (2003). Nutuk (Haz. Zeynep Korkmaz). Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi.
- Apak, R. (1990). İstiklal Cephesinde Garp Cephesi Nasıl Kuruldu. Ankara: TTK.
- Sander, O. (2003). Siyasi Tarih İlkçağlardan 1918’e (11. bs.). Ankara: İmge.
- Macmillan, M. (2004). 1919 Paris Barış Konferansı ve Dünyayı Değiştiren 6 Ayın Hikayesi (Çev. B. Dişbudak). Ankara: ODTÜ.
- Tansel, S. (1991). Mondros’tan Mudanya’ya Kadar (C.IV). İstanbul: MEB.
- Atatürk Araştırma Merkezi. (2000). Türkiye Cumhuriyeti Tarihi (C. I). Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları.
Akademik Çalışmalar
1. Atatürk Dönemi İktisat Politikaları (1923-1938)
Bu makale, Cumhuriyet’in kuruluşundan 1938’e kadar Türkiye’de uygulanan kalkınma stratejileri ve iktisat politikalarının hedef ve sonuçlarını incelemektedir. İki temel periyot ele alınmıştır: 1923-1929 ve 1930-1938.
2. Atatürk Dönemi Para Politikaları (1923-1938)
Bu çalışma, Cumhuriyet’in kuruluşundan 1938’e kadar Türkiye’de uygulanan kalkınma stratejileri, iktisat politikaları ve para politikalarının hedef ve sonuçlarını analiz etmektedir. Makale, 1923-1929 ve 1930-1938 dönemlerini kapsamaktadır.
3. Atatürk Dönemi’nde Türkiye’de Pamuk Yetiştiriciliği ve Pamuk Politikası (1923-1938)
Bu makale, Atatürk Dönemi’nde Türkiye’de pamuk yetiştiriciliği ve pamuk politikalarını detaylı bir şekilde ele almaktadır. Pamuk üretiminin ekonomik etkileri ve devlet politikaları incelenmiştir.
4. Atatürk Dönemi’nde Demiryolu Politikaları ve Karadeniz Bölgesi
Bu çalışma, Atatürk Dönemi’nde Türkiye’nin demiryolu politikalarını ve özellikle Karadeniz Bölgesi’ndeki demiryolu projelerini analiz etmektedir. Osmanlı Devleti’nden devralınan demiryolu mirası ve Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki gelişmeler incelenmiştir.
5. Atatürk Dönemi’nde Türkiye-Suriye İlişkileri ve Hatay Sorunu (1920-1938)
Bu makale, Atatürk Dönemi’nde Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkileri ve Hatay Sorunu’nu kapsamlı bir şekilde ele almaktadır. Lozan’dan kalan sorunlar ve Türkiye’nin dış politikası incelenmiştir.
Bu çalışmalar, Atatürk Dönemi’nde Türkiye’nin ekonomik, siyasi ve sosyal politikalarını anlamak için önemli kaynaklar sunmaktadır.
İlgili Bağlantılar
Lozan Barış Antlaşması: II. Dönem Görüşmeleri ve Türkiye(Yeni sekmede açılır)
Lozan Barış Konferansı ve Türkiye’nin Diplomatik Zaferi(Yeni sekmede açılır)
Atatürk Dönemi İç Politikada Gelişmeler(Yeni sekmede açılır)