Birinci Dünya Savaşı, dünya tarihini derinden etkileyen bir savaş olmuş ve sonunda mağlup devletler için ağır sonuçlar doğuran antlaşmalar imzalanmıştır. Savaşın sona ermesiyle birlikte galip devletler, mağlup devletlerle önce ateşkes antlaşmaları, ardından da barış antlaşmalarını imzalamışlardır. Bu süreçte Almanya, Avusturya, Macaristan, Bulgaristan ve Osmanlı Devleti ağır şartları kabul etmek zorunda kalmıştır.

Birinci Dünya Savaşı Sonunda Mağlup Devletlerle Yapılan Antlaşmalar

Versailles (Versay) Antlaşması – 28 Haziran 1919

Birinci Dünya Savaşı sonunda Almanya ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Versailles Antlaşması, savaşın en önemli barış anlaşmalarından biridir. 28 Haziran 1919 tarihinde imzalanan bu antlaşma, Almanya’ya ekonomik, siyasi ve askerî açıdan ağır yükümlülükler getirmiştir. Galip devletler, bu antlaşmayı hazırlarken Almanya’nın savaşın başlıca sorumlusu olduğunu vurgulamış ve bu doğrultuda sert koşullar dayatmışlardır. Versailles, Almanya’nın topraklarını küçültmüş, askerî gücünü sınırlamış ve ekonomisini ciddi şekilde zayıflatmıştır.

Antlaşma gereği Almanya, Avrupa’daki birçok bölgesini kaybetmek zorunda kalmıştır. Alsas-Loren bölgesi Fransa’ya verilmiş, Polonya bağımsızlığını ilan etmiş ve Doğu Prusya ile Almanya arasında bir tampon bölge oluşturulmuştur. Ayrıca Almanya’nın sömürgeleri İngiltere, Fransa ve Japonya arasında paylaşılmıştır. Bu durum, Almanya’nın dünya çapındaki ekonomik ve siyasi etkinliğini büyük ölçüde sınırlandırmıştır. En önemlisi, Almanya’nın sanayi bölgeleri ve ticaret yolları üzerinde kontrolü zayıflamış, bu da ülkenin ekonomik gücünü ciddi ölçüde sarsmıştır.

Versailles Antlaşması’nın bir diğer önemli maddesi, Almanya’nın ordusunun küçültülmesi ve askerî faaliyetlerinin kısıtlanması olmuştur. Alman ordusu 100 bin askerle sınırlandırılmış; ağır silahlar, tanklar, uçaklar ve denizaltılar yasaklanmıştır. Bu madde, Almanya’nın savaş hazırlıklarını imkânsız hale getirmeyi hedeflemiştir. Ayrıca, Ren Nehri’nin batı yakası askerî birliklerden arındırılmış ve uluslararası bir denetime bırakılmıştır. Bu nedenle Almanya, kendi sınırlarını bile güvence altına almakta zorlanmıştır.

Almanya’ya dayatılan ekonomik yükümlülükler, ülkenin mali yapısını çöküşe sürüklemiştir. Almanya, savaş tazminatı olarak büyük miktarda ödeme yapmak zorunda bırakılmıştır. Tazminatların miktarı ve ödeme şartları, Almanya için katlanılamaz bir yük haline gelmiş ve ülkenin ekonomik krize sürüklenmesine neden olmuştur. Bu kriz, ilerleyen yıllarda Alman halkı arasında büyük bir huzursuzluğa ve siyasi istikrarsızlığa yol açmıştır. Versailles, Almanya’nın hem ekonomisini hem de toplumsal yapısını derinden sarsarak, II. Dünya Savaşı’nın temellerini atan faktörlerden biri olmuştur.

Sonuç olarak, Versailles Antlaşması, Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri tarafından mağlup bir ülkeye dayatılan en ağır antlaşmalardan biri olarak tarihe geçmiştir. Almanya’nın toprak kayıpları, askerî gücünün sınırlandırılması ve ekonomik yükümlülükleri, ülkenin uzun yıllar toparlanmasını engellemiştir. Bunun yanında, Alman halkı arasında milliyetçilik duygularını körüklemiş ve bir rövanş isteğini doğurmuştur. Versailles, kalıcı bir barış yerine, yeni bir savaşın habercisi olarak tarihteki yerini almıştır.

Saint-Germain Antlaşması – 10 Eylül 1919

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından İtilaf Devletleri, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun dağılmasını resmileştirmek amacıyla Saint-Germain Antlaşması’nı 10 Eylül 1919 tarihinde Avusturya ile imzalamıştır. Bu antlaşma, sadece bir savaşın sona ermesini değil, aynı zamanda Orta Avrupa’da yeni bir siyasi düzenin kurulmasını ifade etmektedir. Avusturya, savaşın mağlubu olarak ciddi toprak kayıplarına uğramış ve büyük bir imparatorluk statüsünden küçük bir ulus devlete dönüşmüştür.

Antlaşma gereğince, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun toprakları, çeşitli etnik grupların yaşadığı bölgelerde yeni ulus devletlerin kurulmasını sağlayacak şekilde bölünmüştür. Çekoslovakya, Yugoslavya ve Macaristan bağımsızlıklarını kazanırken; Polonya, Romanya ve İtalya da Avusturya topraklarından pay almıştır. Bu süreçte Avusturya’nın yüz ölçümü 576 bin kilometrekareden 84 bin kilometrekareye düşmüş, nüfusu ise 30 milyondan 6 milyon seviyelerine gerilemiştir.

Toprak kayıplarının yanı sıra, antlaşmanın ekonomik sonuçları da Avusturya için oldukça ağır olmuştur. Avusturya, tarım ve sanayi açısından en verimli bölgelerini kaybetmiş; bu durum ülkenin ekonomik yapısını ciddi şekilde sarsmıştır. Özellikle Macaristan ve Çekoslovakya gibi yeni devletlerin kurulması, Avusturya’nın sanayi altyapısından mahrum kalmasına yol açmıştır. Bunun yanında, savaş tazminatları ödemekle yükümlü tutulan Avusturya, mali anlamda büyük bir çöküş yaşamış ve ekonomik bağımsızlığını kaybetmiştir.

Saint-Germain Antlaşması, Avusturya’nın askerî gücünü de ciddi şekilde sınırlandırmıştır. Avusturya ordusu, 30 bin askerle sınırlandırılmış; ağır silahlar ve uçak kullanımı yasaklanmıştır. Bu kısıtlamalar, Avusturya’nın sadece iç güvenliğini sağlayacak kadar bir orduya sahip olmasını sağlamıştır. Ayrıca, antlaşma ile Avusturya’nın Almanya ile birleşmesi yasaklanmış; bu durum, Avusturya’nın siyasi manevra alanını büyük ölçüde daraltmıştır. İtilaf Devletleri, bu maddeyle Almanya’nın yeniden güçlenmesini önlemek istemiştir.

Antlaşmanın sosyal ve psikolojik etkileri de oldukça derin olmuştur. Avusturya halkı, büyük bir imparatorluk mirasından kopmuş ve küçük bir ulus devletin sınırlarına hapsedilmiştir. Bu durum, Avusturya’da ulusal kimlik arayışlarını körüklemiş ve halk arasında ciddi bir moral bozukluğuna neden olmuştur. Ayrıca, etnik ve dini grupların bir arada yaşadığı bölgelerin yeni devletlere bırakılması, ilerleyen yıllarda bölgede çeşitli çatışmaların temelini atmıştır.

Sonuç olarak, Saint-Germain Antlaşması, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun parçalanmasını ve Avusturya’nın siyasi, ekonomik ve askerî açıdan zayıflatılmasını hedeflemiştir. Bu antlaşma, Avusturya’nın Avrupa siyasetindeki etkinliğini tamamen sona erdirmiş ve Orta Avrupa’nın siyasi haritasını yeniden şekillendirmiştir. Ancak, bu süreçte etnik ayrımların dikkate alınmaması, bölgedeki istikrarsızlığı artırmış ve uzun vadede yeni çatışmaların ortaya çıkmasına yol açmıştır.

Neuilly Antlaşması – 27 Kasım 1919

Birinci Dünya Savaşı’nda İttifak Devletleri safında yer alan Bulgaristan, savaşın sonunda mağlup devletlerden biri olarak Neuilly Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalmıştır. 27 Kasım 1919 tarihinde imzalanan bu antlaşma, Bulgaristan’a hem siyasi hem de ekonomik açıdan ağır sonuçlar getirmiştir. Galip devletler, Bulgaristan’ı cezalandırarak Balkanlar’daki toprak düzenini yeniden oluşturmayı hedeflemiştir. Bu durum, Bulgaristan’da büyük bir hayal kırıklığı yaratmış ve ülkeyi uzun yıllar sürecek bir krizin içine sürüklemiştir.

Antlaşmanın en önemli maddelerinden biri, Bulgaristan’ın toprak kayıplarına uğraması olmuştur. Batı Trakya bölgesi Yunanistan’a bırakılmış; bu durum Bulgaristan’ın Ege Denizi’ne olan bağlantısını kesmiştir. Ayrıca, Dobruca bölgesi Romanya’ya, bazı sınır bölgeleri ise yeni kurulan Yugoslavya Krallığı’na verilmiştir. Bu toprak kayıpları, Bulgaristan’ın ekonomik kaynaklarının önemli bir kısmını yitirmesine neden olmuştur. Özellikle tarımsal üretim ve ticaret açısından büyük öneme sahip olan bölgelerin elden çıkması, Bulgaristan ekonomisini zayıflatmıştır.

Bunun yanında, Neuilly Antlaşması ile Bulgaristan, büyük miktarlarda savaş tazminatı ödemek zorunda bırakılmıştır. Galip devletler, bu tazminatın Bulgaristan ekonomisi üzerinde büyük bir yük oluşturacağını bilerek hareket etmişlerdir. Bulgaristan, ekonomik zorluklar nedeniyle bu yükü taşımakta zorlanmış ve ülkenin mali dengeleri altüst olmuştur. Özellikle kırsal kesimde yaşayan halk, ağır vergiler ve ekonomik darboğaz nedeniyle büyük sıkıntılar çekmiştir.

Antlaşma, Bulgaristan’ın askerî gücünü de ciddi ölçüde sınırlamıştır. Bulgar ordusu 20 bin askerle sınırlandırılmış; ağır silahlar, tanklar ve uçak kullanımı yasaklanmıştır. Bu kısıtlamalar, Bulgaristan’ın bölgedeki askerî gücünü büyük ölçüde azaltmış ve güvenlik açısından savunmasız bir duruma düşmesine yol açmıştır. Ayrıca, Bulgaristan’ın savaşta uğradığı mağlubiyetin ardından ülkede milliyetçilik akımları güçlenmiş ve intikam duyguları yaygınlaşmıştır.

Neuilly Antlaşması’nın sosyal ve siyasi etkileri de oldukça derin olmuştur. Bulgaristan, savaşta topraklarını kaybetmesinin yanı sıra, Balkanlar’daki prestijini de yitirmiştir. Bu durum, Bulgar halkı arasında büyük bir moral çöküntüsüne yol açmış ve siyasi istikrarsızlıkları beraberinde getirmiştir. Bulgaristan, ilerleyen yıllarda kaybettiği toprakları geri alma umuduyla revizyonist politikalar izlemeye başlamış ve II. Dünya Savaşı’nda yeniden büyük bir savaşın içine sürüklenmiştir.

Sonuç olarak, Neuilly Antlaşması, Bulgaristan için hem siyasi hem de ekonomik açıdan büyük bir yıkımı simgelemektedir. Ülke, toprak kayıpları, askerî kısıtlamalar ve ekonomik yükümlülükler nedeniyle ağır bir bedel ödemiştir. Bu antlaşma, Bulgaristan’ın Balkanlar’daki dengeleri yeniden şekillendirmesini engellemiş ve ülkeyi uzun vadeli bir istikrarsızlığa sürüklemiştir.

Trianon Antlaşması – 4 Haziran 1920

Birinci Dünya Savaşı sonunda, mağlup olan devletlerden biri olan Macaristan, 4 Haziran 1920 tarihinde İtilaf Devletleri ile Trianon Antlaşması’nı imzalamak zorunda kalmıştır. Bu antlaşma, Macaristan için yalnızca bir savaşın sonu değil, aynı zamanda büyük bir ulusal felaket anlamına gelmiştir. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun dağılmasının ardından, Trianon Antlaşması Macaristan’ın sınırlarını ciddi şekilde daraltmış ve ülkenin siyasi, ekonomik ve toplumsal yapısını derinden etkilemiştir.

Trianon Antlaşması’na göre, Macaristan topraklarının yaklaşık üçte ikisini kaybetmiştir. Transilvanya Romanya’ya, Slovakya ve Ruthenia Çekoslovakya’ya, Hırvatistan ve Slavonya ise Yugoslavya’ya bırakılmıştır. Ayrıca, bazı batı bölgeleri Avusturya’nın kontrolüne verilmiştir. Macaristan’ın yüz ölçümü, 283 bin kilometrekareden 93 bin kilometrekareye düşmüş, nüfusu ise 21 milyondan 7 milyona gerilemiştir. Bu durum, Macaristan’ın ekonomik ve demografik yapısını derinden sarsmıştır.

Toprak kayıpları, Macaristan’ın tarım ve sanayi üretimine büyük darbe vurmuştur. Özellikle Transilvanya gibi zengin tarım alanlarının kaybı, ülkenin tarımsal üretimini ciddi ölçüde azaltmıştır. Ayrıca, sanayi bölgelerinin büyük kısmı yeni kurulan Çekoslovakya ve Yugoslavya’nın eline geçmiştir. Macaristan, önemli doğal kaynaklarını ve ulaşım hatlarını da kaybetmiş; bu durum ülkenin ekonomik bağımsızlığını büyük ölçüde zayıflatmıştır.

Trianon Antlaşması, Macaristan’ın askerî gücünü de büyük ölçüde sınırlandırmıştır. Macar ordusu 35 bin askerle sınırlandırılmış; ağır silahlar, uçaklar ve tanklar yasaklanmıştır. Macaristan, güvenlik açısından büyük bir savunmasızlık içine düşmüştür. Askerî kısıtlamaların yanı sıra, savaş tazminatları ödeme zorunluluğu da ülkenin ekonomik çöküşünü hızlandırmıştır.

Antlaşmanın toplumsal etkileri de oldukça derin olmuştur. Milyonlarca Macar, yeni sınırların dışında kalan topraklarda azınlık konumuna düşmüştür. Transilvanya ve Slovakya gibi bölgelerde yaşayan Macarlar, yeni yönetimler altında kültürel ve siyasi haklarından mahrum kalmışlardır. Bu durum, Macar toplumunda büyük bir millî travmaya yol açmış ve Trianon Antlaşması, “Macar ulusunun aşağılanması” olarak hafızalarda yer etmiştir.

Sonuç olarak, Trianon Antlaşması, Macaristan için büyük bir yıkım olmuş ve ülkeyi ekonomik, siyasi ve askerî açıdan ciddi bir zayıflığa sürüklemiştir. Macaristan, topraklarının büyük kısmını kaybetmiş, ulusal kimliği tehdit altında kalmış ve uzun yıllar sürecek bir istikrarsızlığa mahkûm olmuştur. Bu antlaşma, II. Dünya Savaşı öncesinde Macaristan’ın revizyonist politikalar izlemesine ve kaybettiği toprakları geri alma girişimlerine zemin hazırlamıştır.

Sevr Antlaşması – 10 Ağustos 1920

Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması, imparatorluğun fiilen sona erdirilmesini amaçlayan bir belge niteliğindedir. 10 Ağustos 1920 tarihinde Fransa’nın Sevr kasabasında imzalanan bu antlaşma, Osmanlı Devleti için sadece bir mağlubiyetin belgesi değil, aynı zamanda Türk milletinin geleceğini tehdit eden ağır koşullar içermekteydi. Ancak bu antlaşma, halkın ve milliyetçi liderlerin direnişi sayesinde hiçbir zaman uygulanamamıştır.

Sevr Antlaşması’nın Maddeleri ve Osmanlı Topraklarının Paylaşımı

Sevr Antlaşması’na göre Osmanlı Devleti’nin toprakları, İtilaf Devletleri arasında paylaştırılmış ve Anadolu topraklarının dahi büyük kısmı işgal altında bırakılmıştır. Bu antlaşmanın başlıca maddeleri şu şekildeydi:

  1. Doğu Anadolu’da Ermeni ve Kürt Devletleri: Osmanlı’nın doğu topraklarında bağımsız bir Ermeni Devleti’nin kurulması ve Kürt bölgelerinin de özerklik kazanması öngörülmüştü.
  2. Batı Anadolu ve Ege Bölgesi: İzmir ve çevresi Yunanistan’a bırakılmıştır. Bu durum, Batı Anadolu’nun Yunan işgaline uğramasına neden olmuştur.
  3. Boğazlar: İstanbul ve Çanakkale Boğazları uluslararası bir komisyon tarafından kontrol edilecek; Osmanlı’nın Boğazlar üzerindeki egemenliği sona erecekti.
  4. Güney Anadolu: Fransız ve İtalyan nüfuz bölgeleri oluşturulmuş; Adana, Antep, Maraş ve Urfa çevresi Fransa’ya, Antalya ve Konya çevresi ise İtalya’ya bırakılmıştır.
  5. Arabistan ve Orta Doğu: Osmanlı’nın Arap vilayetleri, İngiltere ve Fransa’nın kontrolüne geçmiştir. Irak ve Filistin İngiltere’ye, Suriye ve Lübnan ise Fransa’ya bırakılmıştır.

Bu koşullar, Osmanlı Devleti’nin egemenliğini tamamen ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. Anadolu’nun işgali, Türk milletinin yaşam alanını daraltmış; Sevr, Osmanlı Devleti’nin geride kalan son topraklarını da parçalamayı amaçlamıştır.

Sevr’in Askerî ve Ekonomik Koşulları

Sevr Antlaşması’nın askerî maddeleri de Osmanlı ordusunu tamamen etkisiz hale getirmeyi hedeflemiştir. Osmanlı ordusu sadece 50 bin askerle sınırlandırılmış; ağır silahlar, uçaklar ve deniz kuvvetleri tamamen yasaklanmıştır. Osmanlı Devleti, güvenlik açısından tamamen savunmasız bırakılmış ve ülkede güvenliği sağlamak dahi imkânsız hale gelmiştir.

Ekonomik olarak ise Osmanlı Devleti’nin maliyesi tamamen İtilaf Devletleri’nin kontrolüne geçmiştir. Devlet gelirleri, savaş tazminatlarının ödenmesi için kullanılacak; aynı zamanda gümrük gelirleri ve limanlar da İtilaf Devletleri tarafından denetlenecekti. Bu durum, Osmanlı ekonomisini felç etmiş ve ülkeyi büyük bir yoksulluğa sürüklemiştir.

Türk Milletinin Tepkisi ve Millî Mücadele

Sevr Antlaşması, Osmanlı hükümeti tarafından imzalanmış olsa da, Türk milleti tarafından büyük bir tepkiyle karşılanmıştır. Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde Anadolu’da başlatılan Millî Mücadele hareketi, Sevr Antlaşması’nın uygulanmasını engelleyen en önemli etken olmuştur. Türk halkı, işgallere karşı birleşerek bağımsızlık mücadelesine girişmiş ve Sevr’in dayattığı koşulları reddetmiştir.

1920 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla birlikte, Sevr Antlaşması geçersiz ilan edilmiştir. Bu süreç, Türk milletinin kendi kaderini belirleme azmini ve direniş ruhunu ortaya koymuştur. Sevr’in yerini 1923 yılında imzalanan Lozan Antlaşması almış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlığı bu antlaşmayla tescil edilmiştir.

Sonuç

Sevr Antlaşması, Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden silinmesini amaçlayan ağır koşullar içermekteydi. Ancak bu antlaşma, Türk milletinin direnişi ve bağımsızlık mücadelesi sayesinde uygulanamamıştır. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının önderliğinde yürütülen Millî Mücadele, Sevr’i tarihe gömmüş ve Türk milletinin bağımsızlığını yeniden kazanmasını sağlamıştır.

Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar

  • Armaoğlu, F. (2015). 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi. Alkım Yayınevi.
  • Balcıoğlu, T. (2016). Birinci Dünya Savaşı ve Sonuçları. İstanbul: Kültür Yayınları.
  • Karal, E. Z. (2011). Osmanlı Tarihi. Türk Tarih Kurumu Yayınları.
  • Sander, O. (2003). Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’e. İmge Kitabevi.
  • Uçarol, R. (1995). Siyasi Tarih: 1789-1994. Filiz Kitabevi.

Birinci Dünya Savaşı sonunda mağlup devletlerle imzalanan antlaşmalar hakkında daha derinlemesine bilgi edinmek isterseniz, aşağıdaki akademik kaynaklar faydalı olabilir:

  1. Birinci Dünya Savaşı Sonunda İmzalanan İki Barış Antlaşması Sevr ve Versay
    Bu makale, Sevr ve Versay Antlaşmalarının tüm maddeleri, yorumları, etkileri ve sonuçları hakkında detaylı bilgiler sunmaktadır. DergiPark
  2. Gizli Antlaşmalar Çerçevesinde San Remo Konferansı’nda Ortadoğu’yu Şekillendirme Çabaları
    Bu çalışma, İtilaf Devletleri’nin Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu topraklarını paylaşma planlarını ve San Remo Konferansı’nın bu süreçteki rolünü incelemektedir. DergiPark
  3. Birinci Genel Savaştan Sonra Yapılan Barış ve Anlaşmalarımız I
    Bu makale, Birinci Dünya Savaşı sonrası imzalanan Brest-Litovsk, Batum ve Sevr Antlaşmaları gibi anlaşmaların detaylı bir analizini sunmaktadır. DergiPark
  4. Birinci Dünya Savaşı Sırasında İmzalanan Gizli ve Açık Antlaşmalar ile Anadolu Topraklarının Paylaşımı
    Bu yüksek lisans tezi, Birinci Dünya Savaşı sırasında imzalanan antlaşmaların Anadolu üzerindeki etkilerini ve savaş sonrası işgalleri ele almaktadır. Tez Yüksekokulu
  5. I. Dünya Savaşı’nın Ardından Yeni Dünya Düzenine Geçiş Sürecinde Türkiye ve Avrupa
    Bu makale, Birinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’da otoriter yönetimlerin yükselişi ve Türkiye’nin bu süreçteki konumunu değerlendirmektedir. DergiPark
  6. İki Savaş Arası Dönemde Türkiye’nin Balkan Politikası
    Bu çalışma, Birinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye’nin Balkanlar’daki politikalarını ve Sevr Antlaşması’nın bölgedeki etkilerini incelemektedir. DergiPark
  7. Birinci Dünya Savaşı ve Trianon Antlaşması Sonrası Macaristan’ın Durumu
    Bu makale, Birinci Dünya Savaşı ve ardından büyük güçlerin Macaristan’a imzalattıkları Trianon Antlaşması ile birlikte Macarların kaderinin yeniden yazıldığını ele almaktadır. DergiPark
  8. Milli Mücadele Döneminde ‘Manda ve Himaye’ Tartışmaları ve Mandacılık
    Bu makale, Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletlerinin mağlup devletlerle yapılacak barış anlaşmalarını görüşmek üzere toplandıkları Paris Barış Konferansı’ndaki manda ve himaye tartışmalarını incelemektedir. DergiPark
  9. Kısa Birinci Dünya Savaşı Tarihi
    Bu eser, insanlık tarihinin en büyük yıkımlarına neden olan Birinci Dünya Savaşı’nın meydana geliş nedenlerini ve muharebe sahalarını incelemektedir. DergiPark
  10. 4 Ağustos 1922 Tarihli Ankara Antlaşması ve Önemi
    Bu makale, Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’nı büyük bir mağlubiyetle tamamlamasının ardından topraklarının paylaşılması sürecini ve Ankara Antlaşması’nın önemini ele almaktadır. DergiPark

Bu kaynaklar, Birinci Dünya Savaşı sonrası imzalanan antlaşmaların detaylarını ve etkilerini anlamak için kapsamlı bilgiler sunmaktadır.

İlgili Bağlantılar

Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı Devleti’nin Çöküş Süreci(Yeni sekmede açılır)

II. Meşrutiyet’ten Birinci Dünya Savaşı’na Osmanlı Devleti(Yeni sekmede açılır)

Cumhuriyet Döneminde Ekonomik Siyasal Toplumsal Dönüşüm(Yeni sekmede açılır)

Doğu Sorunu ve Osmanlı Devleti’ne Yönelik Devlet Politikaları(Yeni sekmede açılır)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir