Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi, Osmanlı Devleti için bir teslim belgesi niteliği taşımıştır. 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan bu mütareke, Osmanlı topraklarının işgaline zemin hazırlayan maddeler içermekteydi. Özellikle, İtilaf Devletleri’nin Anadolu ve Trakya üzerindeki işgal planlarının bu belge ile resmileştiği görülmüştür.

Mondros Mütarekesi ve Sonrasında İlk İşgaller

Mondros Mütarekesi: Osmanlı Devleti’nin Teslimiyeti

Mondros Mütarekesi, 30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanmış ve Osmanlı Devleti’nin fiilen teslim olmasını resmileştirmiştir. Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda imzalanan bu mütareke, Osmanlı Devleti’nin savaş sonrası karşı karşıya kaldığı en büyük diplomatik yenilgilerden biridir. Mütareke, Osmanlı topraklarının işgaline hukuki bir zemin hazırlarken; aynı zamanda Anadolu’nun kaderini derinden etkilemiştir.

Mütareke şartları son derece ağırdı. Toplam 25 maddeden oluşan bu belge, Osmanlı Devleti’nin siyasi, askerî ve ekonomik olarak kontrol altına alınmasını öngörüyordu. Özellikle 7. madde, mütarekenin en kritik hükmü olarak kabul edilmektedir. Bu maddeye göre İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit eden herhangi bir durumu gerekçe göstererek Osmanlı topraklarının stratejik bölgelerini işgal etme hakkına sahipti. Bu hüküm, işgallerin meşruiyet zeminini oluşturmuş ve Anadolu’nun dört bir yanında İtilaf kuvvetlerinin işgallerini kolaylaştırmıştır.

Bunun yanında 24. madde ise Doğu Anadolu’daki Ermeni nüfusa dayalı olarak bölgenin yeniden düzenlenmesini amaçlamıştı. Bu durum, Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü tehdit ederken; bölgede etnik gerilimleri körükleyen bir niteliğe bürünmüştü. Mondros Mütarekesi, Osmanlı Devleti’ni neredeyse her açıdan etkisiz hale getirmiştir. Silah ve cephaneler İtilaf kuvvetlerine teslim edilecek, demiryolları ve limanlar onların kontrolüne bırakılacak ve Osmanlı ordusu dağıtılacaktı. Böylece devletin, hem savunma yapma hem de bağımsız karar alma yeteneği ortadan kaldırılmıştır.

Mütarekenin imzalanmasından kısa bir süre sonra, İtilaf Devletleri şartları uygulamaya koymuş ve Anadolu’da işgaller başlamıştır. Osmanlı yönetimi ise bu duruma karşı herhangi bir tepki gösterememiş, yaşanan gelişmeleri çaresizce izlemekle yetinmiştir. Padişah Vahdettin ve İstanbul Hükümeti, işgaller karşısında diplomatik yollarla çözümler aramış; ancak bu girişimler sonuçsuz kalmıştır. Bu durum, halk arasında Osmanlı yönetimine olan güveni zayıflatmış ve ilerleyen süreçte Anadolu’da bağımsızlık hareketlerinin doğmasına yol açmıştır.

Sonuç olarak, Mondros Mütarekesi, Osmanlı Devleti’nin egemenliğini fiilen sona erdiren ve ülkeyi İtilaf Devletleri’nin denetimi altına sokan bir belge olmuştur. İmzalanan mütareke, yalnızca devletin teslimiyetini değil, aynı zamanda millî mücadelenin başlangıcını hazırlayan süreci de başlatmıştır. Çünkü mütarekenin dayattığı ağır koşullar, Türk halkının direniş ruhunu uyandırmış ve gelecekteki bağımsızlık mücadelesinin temellerini atmıştır.

İtilaf Devletlerinin Anadolu ve Trakya’daki İşgalleri

Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesi, İtilaf Devletleri’ne, güvenlik gerekçesiyle Osmanlı topraklarının herhangi bir bölgesini işgal etme yetkisi tanımıştı. Bu maddeyi fırsat bilen İtilaf Devletleri, mütarekenin hemen ardından Anadolu ve Trakya’nın stratejik noktalarını işgal etmeye başladılar. İşgallerin bu kadar hızlı gerçekleşmesi, Osmanlı Devleti’nin savaş yorgunu ordusunun dağıtılmış olması ve siyasi iradenin zayıflığıyla doğrudan ilişkilidir. Ancak, bu işgaller Anadolu’da büyük bir direniş ruhunu tetikleyerek Millî Mücadele’nin başlamasına neden olmuştur.

İlk işgallerin başlaması Musul ve çevresinde gerçekleşmiştir. İngiliz kuvvetleri, mütarekenin hemen ertesi günü 3 Kasım 1918’de Musul’u işgal etmişlerdir. Musul’un işgali, İngiltere’nin Orta Doğu’daki petrol bölgelerini kontrol altına alma planının bir parçasıydı. Ardından, İngilizler Basra Körfezi’nden ilerleyerek Irak’ın tamamını ele geçirmiştir. Bu hareket, Osmanlı Devleti’nin Orta Doğu’daki hâkimiyetinin tamamen sona erdiğini göstermiştir.

Güneydoğu Anadolu ve Suriye Bölgesi, Fransızların hedefi haline gelmiştir. Fransız kuvvetleri, 1918’in sonlarında Adana, Mersin, Antep, Maraş ve Urfa gibi stratejik bölgeleri işgal etmişlerdir. Bu bölgelerin işgali, Osmanlı yönetiminden çok yerel halk arasında büyük bir tepki doğurmuş ve ilerleyen süreçte Kuvâ-yi Milliye hareketlerinin temellerini atmıştır. Fransızların, yerel Ermeni milisleriyle iş birliği yaparak bölgedeki Müslüman halka karşı baskıcı tutumu, direnişi daha da güçlendirmiştir. Halk, silahlanarak işgallere karşı koymaya çalışmıştır.

Batı Anadolu’nun işgali, Yunanistan’ın İzmir’e asker çıkarmasıyla başlamıştır. İngiltere’nin desteğiyle hareket eden Yunan kuvvetleri, 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal etmiş ve bölgedeki Müslüman halka büyük zulümler yapmıştır. Yunan işgali, “Megali İdea” hedefinin bir parçası olarak İzmir ve Batı Anadolu’yu Yunanistan topraklarına katmayı amaçlıyordu. İşgal sırasında İzmir halkının yaşadığı acılar ve haksızlıklar, tüm Anadolu’ya yayılmış ve Millî Mücadele’nin fitilini ateşlemiştir. Örneğin, Hasan Tahsin’in İzmir’de işgale karşı attığı ilk kurşun, Türk halkının direniş ruhunu simgeleyen önemli bir olay olmuştur.

İtalya’nın işgalleri ise daha çok Akdeniz kıyılarında yoğunlaşmıştır. İtalyanlar, Antalya, Konya, Muğla ve çevresini işgal etmiş; ancak bu bölgelerde Fransızlarla çıkar çatışmasına girmişlerdir. İtalyanların işgal süreci, diğer İtilaf Devletleri’ne nazaran daha sakin geçmiş; fakat İtalya’nın da Anadolu üzerinde nüfuz kurma isteği, Türk halkı arasında büyük bir tepki uyandırmıştır. İtalyan işgalleri, özellikle Batı Anadolu’daki direnişin örgütlenmesini hızlandırmıştır.

Trakya bölgesi, mütareke sonrası doğrudan işgal tehdidi altında kalmıştır. İngilizler ve Fransızlar, stratejik öneme sahip İstanbul’u kontrol altına almak amacıyla Çanakkale Boğazı’nın batı kesimlerinde ilerlemişlerdir. Bu durum, Trakya’da büyük bir huzursuzluğa neden olmuş ve ilerleyen yıllarda Trakya Paşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti gibi yerel direniş örgütlerinin kurulmasını sağlamıştır.

Sonuç olarak, Mondros Mütarekesi’nin ardından başlayan Anadolu ve Trakya’daki işgaller, Osmanlı Devleti’nin fiilen sona erdiğini göstermiştir. İtilaf Devletleri’nin bu işgalleri, halk arasında büyük bir öfke ve çaresizlik yaratmıştır. Ancak bu durum, Türk halkının bağımsızlık için harekete geçmesine neden olmuş ve Millî Mücadele’nin zeminini oluşturmuştur. İşgaller, bölgesel direniş hareketlerinin ortaya çıkmasına yol açmış; ilerleyen süreçte bu hareketler, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde birleşerek büyük bir bağımsızlık mücadelesine dönüşmüştür.

İtilaf Devletlerinin İstanbul’a Gelişi

Mondros Mütarekesi’nin ardından İtilaf Devletleri, Osmanlı Devleti’nin başkenti olan İstanbul’u stratejik ve sembolik bir hedef olarak belirlemişlerdir. İstanbul’un işgali, Osmanlı Devleti’nin tamamen teslim alınmasını ve İtilaf Devletleri’nin bölgedeki kontrolünü sağlamlaştırmayı amaçlamıştır. Aynı zamanda Boğazlar’ın denetimini ele geçirmek, hem stratejik hem de ekonomik anlamda büyük bir avantaj sağlıyordu. Bu nedenle, işgal kararı kısa süre içinde uygulanmaya konulmuştur.

13 Kasım 1918 tarihinde İtilaf Devletleri donanmaları, 61 gemi ile İstanbul Boğazı’na demirlemiştir. İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan savaş gemilerinin İstanbul’a gelişi, şehirde büyük bir şaşkınlık ve üzüntü yaratmıştır. Boğazda demirleyen gemiler, toplarını şehrin üzerine çevirmiş; bu durum, İstanbul halkı üzerinde büyük bir psikolojik baskı oluşturmuştur. İtilaf kuvvetleri, şehre adeta “galiplerin zafer alayı” edasıyla girmiş ve Osmanlı Devleti’nin başkentinde egemen olduklarını göstermeye çalışmışlardır.

İşgalin hemen ardından, İtilaf kuvvetleri şehirdeki stratejik noktalara el koymaya başlamışlardır. İstanbul’un limanları, haberleşme merkezleri, devlet daireleri ve askerî karargâhları işgal güçlerinin kontrolüne geçmiştir. İngiliz birlikleri, Osmanlı karargâhlarını denetim altına almış; Fransızlar, Beyoğlu bölgesini kontrol etmiş; İtalyanlar ise şehrin farklı noktalarında konuşlanmıştır. Bu işgal, Osmanlı Devleti’nin fiilen sona erdiğini gösteren bir gelişme olmuştur. Padişah Vahdettin ve İstanbul Hükümeti, bu işgali protesto etmekten aciz kalmış; işgale karşı herhangi bir direniş gösterilmemiştir.

Halk üzerindeki etkisi, işgalin en önemli boyutlarından birini oluşturmuştur. İstanbul’un işgali, Osmanlı halkı üzerinde derin bir moral bozukluğu yaratmıştır. İtilaf Devletleri’nin İstanbul’a girişini bazı azınlık gruplar sevinçle karşılamış; bu durum, şehirdeki millî duyguları daha da incitmiştir. Örneğin, Galata ve Beyoğlu’nda yabancı bayrakların açılması ve Hristiyan azınlıkların işgal güçlerini coşkuyla selamlaması, şehirde büyük bir huzursuzluğa yol açmıştır. Türk halkı, İstanbul’un düşman kuvvetlerinin kontrolüne girmesini büyük bir onur kırıklığı olarak görmüştür.

Ancak bu işgal, halk arasında aynı zamanda millî bilincin uyanmasına ve direniş hareketlerinin güçlenmesine neden olmuştur. Özellikle İstanbul’daki bazı aydınlar, gazeteciler ve askerî şahsiyetler, işgali protesto etmek amacıyla çeşitli örgütlenmelere girişmişlerdir. Mustafa Kemal Paşa ve millî mücadele liderleri, İstanbul’un işgalini Anadolu’da bağımsızlık mücadelesini başlatmak için bir gerekçe olarak kullanmışlardır. İstanbul’daki işgalin ardından, Anadolu’da bölgesel direniş örgütleri daha güçlü bir şekilde harekete geçmiştir.

Sonuç olarak, İtilaf Devletlerinin İstanbul’a gelişi, Osmanlı Devleti’nin sonunun resmen ilanı anlamına gelmiştir. Şehrin işgali, hem stratejik hem de sembolik açıdan büyük bir kayıp olmuştur. Ancak bu olay, aynı zamanda Anadolu’da millî bilincin canlanmasına ve Türk milletinin bağımsızlık için birleşmesine zemin hazırlamıştır. İstanbul’un işgali, Millî Mücadele’nin haklı gerekçelerini oluşturan önemli bir dönüm noktası olmuştur.

Sonuç

Mondros Mütarekesi, Osmanlı Devleti’nin sonunu hazırlayan bir antlaşma olmuş; Anadolu ve Trakya’daki işgallerle birlikte halkın direnişi kaçınılmaz hale gelmiştir. Özellikle İstanbul’un işgali, Osmanlı Devleti’nin yönetim merkezini işlevsiz kılmış; bu durum Anadolu’da millî mücadelenin fitilini ateşlemiştir. İşgallere karşı gösterilen tepki, Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinin başlangıcını oluşturmuştur.

Yararlanılan ve Başvurulabilecek Kaynaklar

  • Armaoğlu, F. (2015). 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi. Alkım Yayınevi.
  • Karal, E. Z. (2011). Osmanlı Tarihi. Türk Tarih Kurumu Yayınları.
  • Sander, O. (2003). Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’e. İmge Kitabevi.
  • Uçarol, R. (1995). Siyasi Tarih: 1789-1994. Filiz Kitabevi.
  • Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi I. (2024). Mondros Mütarekesi’nden Sonra İlk İşgaller ve Osmanlı Devleti.

Mondros Mütarekesi ve sonrasındaki işgaller hakkında daha derinlemesine bilgi edinmek isterseniz, aşağıdaki akademik kaynaklar faydalı olabilir:

  1. Türkiye Cumhuriyeti’ne Giden Yolda Mondros Mütarekesi, İşgaller ve Türk Direnişi
    Bu makale, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra imzaladığı Mondros Mütarekesi’nin ardından başlayan işgaller ve Türk direnişini detaylı bir şekilde incelemektedir. DergiPark
  2. Mondros Mütarekesi Sonrasında Anadolu’nun Görünümü
    Bu çalışma, Mondros Mütarekesi sonrasında Anadolu’daki siyasi ve sosyal durumu analiz etmektedir. DergiPark
  3. Mondros Mütarekesi Sonrası Bursa Bölgesindeki Milli Mücadele Hazırlıkları ve Kuva-Yı Millîyenin Teşkili
    Bu makale, Mondros Mütarekesi sonrası Bursa bölgesindeki milli mücadele hazırlıkları ve Kuva-yı Millîye’nin oluşumunu ele almaktadır. DergiPark
  4. İstanbul’un Son İşgal Yılı ve Tahliyesi
    Bu doktora tezi, Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti’nin Mondros Mütarekesi’ni imzalamasının ardından İstanbul’un işgali ve tahliye sürecini kapsamlı bir şekilde incelemektedir. Tez Yüksekokulu
  5. Mondros Mütarekesi Sonrası İstanbul’a Dair Rum/Yunan Taleplerine Türk Basınının Tepkisi
    Bu makale, Mondros Mütarekesi sonrası İstanbul’un işgal edilmesinin ardından Rum/Yunan taleplerine karşı Türk basınının tepkisini analiz etmektedir. DergiPark
  6. Milli Mücadele’nin Örgütlenmesinde Milli Cemiyetlerin Etkisi
    Bu çalışma, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Mütarekesi sonrası yurt genelinde başlayan haksız işgaller sonucu kurulan direniş cemiyetlerinin milli mücadeledeki rolünü değerlendirmektedir. DergiPark

Bu kaynaklar, Mondros Mütarekesi ve sonrasındaki işgaller hakkında kapsamlı bilgiler sunmaktadır.

ilgili Bağlantılar

Birinci Dünya Savaşı ve Osmanlı Devleti’nin Çöküş Süreci(Yeni sekmede açılır)

II. Meşrutiyet’ten Birinci Dünya Savaşı’na Osmanlı Devleti(Yeni sekmede açılır)

Osmanlı Devleti’ni Kurtarmaya Yönelik Fikir Akımları(Yeni sekmede açılır)

II. Meşrutiyet Dönemi: Toplum, Politika ve Edebiyat(Yeni sekmede açılır)

II. Meşrutiyet Dönemi ve Türk Edebiyatında Dönüşüm(Yeni sekmede açılır)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir